Ahilik Kültürü
Ahilik felsefesi, temelleri 12’nci yüzyılda Kırşehir’de atılmış,
daha sonra tüm Anadolu’ya yayılmış, izleri bugüne kadar
süregelmiş kültürel, sosyal ve ekonomik bir oluşumdur. Ahilik
kurumu mistik bir yol, bir tarikat olmaktan ziyade sosyal ve
ekonomik yönden işleyen ve siyasal, askeri ve kültürel yönleri
de bulunan bir toplum düzenidir. Ahilik, aynı zamanda sosyal
hayat kadar ekonomik hayatı da yönlendiren ve günümüz
koşullarında bile birçok ülkede gerçekleştirilememiş, adaletli,
verimli ve son derece güzel bir sistemi Türk toplumuna
kazandırmış bir KÜLTÜR'dür.
Ahilik, 13-19’uncu yüzyıllar arasında Anadolu’da yaşayan halkın
sanat ve meslek alanında yetişmelerini sağlayan, onları ahlaki
yönden geliştiren, çalışma yaşamını iyi insan meziyetlerini esas
alarak düzenleyen bir örgütlenmedir.Ahilik, iyi ahlakın,
doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel
meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir.
Esnaf ve sanatkâr camiasının tarihine baktığımızda “Ahilik” ile
“Fütüvvet”in önemli bir yer tuttuğunu görürüz. Çünkü bu iki
kurum ve düzen çok uzun yıllar Osmanlı toplumunun belirleyici
öğeleri olmuştur. Kimi araştırmacılar, Ahiliğin kökenlerini,
Doğu’da özellikle Araplar arasında gelişmiş olan Fütüvvet
Teşkilatına dayandırırlar. Ancak yine de Ahiliğin Fütüvvetten
bir hayli değişik, Anadolu Türklerine özgü bir kurum olduğunda
birleşirler.
Anadolu’nun Türklerin ikinci anayurdu haline gelişi 11’inci
yüzyılın ikinci yarısındadır. Asya’dan göç eden sanatkar ve
tüccar Türklerin yerli tüccar ve sanatkârlar karşısında
tutunabilmeleri ve yaşayabilmeleri, aralarında bir örgüt
kurmalarını gerektirmiştir. Ayrıca Türkler bu örgüt yardımıyla,
sağlam, dayanıklı ve standart mal üretebileceklerini
düşünmüşlerdir. İşte bu zorunluluk, dini - ahlaki kuralları
fütüvvetnamelerde zaten mevcut olan esnaf ve sanatkârlar
dayanışma ve denetim örgütünün, yani Ahiliğin kurulması sonucunu
doğurmuştur. Öte yandan, deri işçilerinin ve Ahiliğin piri olan
Ahi Evran’ın Anadolu’ya gelişi de bu tarihlere rastlamaktadır.
Ahlakla sanatın uyumlu birleşiminden oluşan ahilik, örgüt olarak
Anadolu’da 13’ncü yüzyılda Ahi Evran tarafından kurulmuştur.
Ahi kelimesi de Arapça’dır ve “kardeş/ kardeşim” demektir. Ancak
bazı araştırmacılar, Ahi sözcüğünün Türkçe’de cömert, eliaçık,
yiğit anlamına gelen “akı” sözcüğünden geldiğini ileri
sürmektedirler. Anadolu’da Türk kurum ve terimlerinin
fazlalaştığı bir dönemde “akı”nın, Arapça “kardeşim” anlamına
gelen “ahi”ye dönüştüğü sanılmaktadır. Ahi Evran tarafından
Anadolu’da 13’ncü yüzyılda kurulan Ahilik, belli kurallara bağlı
olarak faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlar birliğini ifade
etmektedir.
Ahi Evran
Ahi Evran’ın hayatı ve kişiliği üzerinde araştırmacıların farklı
görüşleri vardır. Ahi Evran’ın deri işçili esnaf-sanatkarları
örgütlemede çok başarılı bir kişi olduğu, belgelerden
anlaşılmaktadır. Ahi Evran, yüzyıllardır dini ve ahlaki bilgiler
vermekte büyük ve önemli görevler üstlenmiş olan fütüvvet
teşkilatından ve fütüvvetnamelerden yararlanarak, Ahi
teşkilatını kurmuştur. Ahi Evran ahlakla sanatın ahenkli
birleşimi olan ahiliği çok itibarlı bir duruma getirmiştir.
Böylece, ahilik yüzyıllarca esnaf ve sanatkârlara yön vermiş,
onların sosyal ve çalışma yaşamını düzenlemiş, yeniçeri
teşkilatının kuruluşunda önemli rol oynamış, devlet adamları da
bu kuruluşa girmeyi büyük onur kabul etmişlerdir.
Osmanlı İmparatoru Orhan Gazi, bir Ahidir ve Ahilerin adlarıyla
birlikte kullandıkları lakaplardan biri olan “ihtiyarüd-din”
lakabını kullanmıştır. Aynı şekilde Sultan I.Murat’ın da Ahi
olduğu ifade edilmektedir. Ahi Evran, halkın ekonomik durumunu
iyileştirmek, meslek sahibi olmalarını sağlamak ve onları din
sömürüsünden kurtarmak için çalışmıştır. İşe, ayakkabıcı ve
saraç esnafını teşkilatlandırmakla başlamıştır. Kısa zamanda
üstün becerisi, ahlaki sağlamlığı ve hakseverliği ile büyük bir
ün ve saygı toplamıştır. Kurduğu teşkilatın başkanı, Ahi Babası
olmuştur.
Ahiliğin temelleri, o kadar sağlam atılmış, kuralları zamanının
ve toplumun gereklerine ve gerçeklerine o kadar uyum sağlamıştır
ki, bu sonradan, kent ve kasabaların belediye hizmetleri ve bu
hizmetlerin denetimi için de örnek alınmış, narh ve nizamnameler
ya da kanunnameler şeklinde resmileştirilmiştir.
Ahiler, özellikle Osmanlılar döneminde, standartlara uymayarak,
düşük kaliteli mal ve hizmet üreten esnafa çeşitli cezalar
vermişlerdir. Bu dönemde günümüzde bile tam olarak uygulanamayan
kalite, standart, üretici-tüketici ilişkileri çok kesin
kurallarla belirlenmiştir.
Gedik Teşkilatı
Gedik sistemi, 1860 yılına kadar sürmüştür. O zamanlar, bir kişi
çıraklıktan ve kalfalıktan yetişip de açık bulunan bir ustalık
makamına geçmedikçe, yani gedik sahibi olmadıkça, dükkân açarak
sanat ve ticaret yapamazdı. Ancak, ellerinde imtiyaz fermanları
olan kişiler, sanat ve ticaret yapabilirdi. Bu fermanlar,
esnafın sayılarının artırılıp eksiltilmesi, mülk sahiplerinin
kiralarını artırmaması, gediği olmayanların sanat ve ticaret
yapamaması, açık olan gediklerin esnafın çırak ve kalfalarına
verilmesi, dışardan esnaflığa kimsenin kabul edilmemesi gibi
hükümleri kapsıyordu.
Gedikler, sabit veya seyyar olmak üzere iki türlüdür. Seyyar
veya havzi gedikler, kişiye özgü olup, sahibinin istediği yerde
sanatını ve ticaretini yapmasını sağlıyordu. Sabit gedikler ise
dükkân, mağaza, atölye gibi yerlere ait olduğundan, sahipleri
başka bir yerde sanat ve ticaret yapamazlardı. Gedik sahibi,
başka bir yere göç edecek olursa gediğini de resmen nakletmek ve
senedini değiştirmek zorundaydı. Bu durumda yeniden resmi
araştırma ve soruşturma yapılırdı. Gedikler, toplumun
ihtiyaçları, nakil ve değiştirmeler yüzünden çoğaltılıp
azaltılabilirdi.
Tanzimat’ın ilanından ve yabancı devletlerle ticaret anlaşmaları
yapılmaya başlandıktan sonra, öteden beri sürüp gelen tekelci
uygulamaların sanat ve ticaretin gelişmesinde zararlı olduğu
anlaşılmış, ticaret ve sanayiinin gelişmesi gerektiğinden ve
istendiğinden, artık gedik düzeni ile tekelci uygulamalar
kuralının sürdürülmesinde hükümetçe yarar görülmeyerek
kaldırılmıştır.
Osmanlı döneminde esnaf ve sanatkarlık, 18’inci yüzyıla kadar
altın çağını yaşamıştır. Ahilik gelenekleri ve daha sonra
kurulan lonca teşkilatları bu sınıfı gerek nicelik ve gerekse
nitelik yönünden geliştirmiştir. Bu gelişmeye devlet de katkı
vermiş, derbendci denilen memurlar vasıtasıyla ticaret
yollarının bakım ve güvenliğini sağlamıştır..
Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden Ahilik de payına düşeni
almış, giderek yozlaşmıştır. Sonuçta giderek, loncalar bozulmuş,
gediklere töreye göre değil, iltimasa göre atamalar yapılmaya
başlanmıştır. Esnaf ürettiği malı satamaz olmuştur.
Bu dönemde devlet tam bir çöküş yaşamıştır. Nihayet 1912 yılında
loncalar tamamen ortadan kaldırılmıştır. Böylece 700 yıl boyunca
yaşamış ve Anadolu halkının ekonomik, sosyal ve kültürel
yaşamında belirleyici rol oynamış olan Ahilik sistemi tarihe
karışmıştır.
İttihat ve Terakki döneminde esnaf ve sanatkârların yaşadığı bu
çöküş çarkını tersine çevrilecek çözümler aranmış, bu kesimin
devlet tarafından teşvik edilmesi, çıraklık mekanizmasının iyi
işletilmesi gibi formüller üzerinde durulmuştur. Ancak bir sonuç
alınamadığı için Osmanlı İmparatorluğu gibi Ahilik sistemi de
çökmüştür.
Cumhuriyet Dönemi ve TESK
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte esnaf-sanatkârlar kesiminin
günümüz modern örgütlenmesinin başlangıcı olan 5373 sayılı Esnaf
Dernekleri ve Esnaf Birlikleri Kanunu çıkarılmış, 1964 yılında
yürürlüğe konulan 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu ile de
esnaf-sanatkârlar teşkilatı bugünkü yapısına kavuşmuştur.
Son olarak 21 Haziran 2005'de yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf
ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu hükümleri doğrultusunda
teşkilatımız mensuplarına hizmet vermektedir.
Konfederasyonumuz ve alt teşkilatı, Ahilikten gelen ilkelerini
kaybetmeden bugün de ülkenin orta direği, istikrar unsuru olma
özelliğini muhafaza ederek faaliyetlerine devam etmektedir.
Konfederasyonumuz Ahilikten gelen bir teşkilatın en üst kuruluşu
olarak, Ahiliğe her zaman sahip çıkmış ve Ahilik ilkelerini
korumaya çalışmıştır. Bu nedenle Kültür Bakanlığı ile işbirliği
içinde her yıl Ahilik Kültürü Haftası Kutlamaları Yönetmeliği
kapsamında bulunan illerimizde, mülki amirlerle yerel
yönetimlerin de katkısıyla, büyük bir coşku ile Ahilik
Kutlamaları yapılmaktadır. Ahilik Haftası aynı zamanda tüm ülke
genelinde Esnaf Bayramı olarak da kutlanmaktadır. Her iki
kutlama programları çerçevesinde illerimizde Ahilikle ilgili
panel ve konferanslar düzenlenmekte, şenlikler yapılmakta, iller
tarafından seçilen, mesleğinde başarılı ve mesleğinin
gerektirdiği ahlaki ilkelere sahip en genç-en yaşlı ve kadın
esnaf ve sanatkârlarımıza belge ve armağanlar verilmekte,
sergiler-fuarlar açılmaktadır. Konfederasyonumuz her yıl ayrıca,
Ahiliğin merkezi kabul edilen Kırşehir ilimizde, ülke genelinden
gelen esnaf-sanatkâr kuruluşları yöneticileri ile birlikte
gerçekleştirilen Türkiye çapındaki büyük toplantıya da öncülük
etmekte ve destek sağlamaktadır. Ahiliğin yaşatılması,
geliştirilerek günümüz koşullarına uydurulması amacıyla
araştırmalar ve yayınlar da yapılmaktadır.
Esnaf ve sanatkâr kesiminin tarihinde önemli bir yer tutan
Ahilik, gerek öz ve gerekse kurumları ile günümüzde halen
yaşamaktadır. Bugün esnaf-sanatkârlar kesimi açısından büyük
öneme sahip olan, Halk Bankası, Esnaf Kefalet Kooperatifleri,
Bağ-Kur gibi kuruluşların kökeni Ahilik Teşkilatına
dayanmaktadır. Bu nedenle esnaf ve sanatkârlar kesiminde ve
bağlantılı teşkilatlarında 38 yıldan beri "Esnaf Bayramı"
kutlamaları büyük bir coşkuyla gerçekleştirilmektedir.
|